|Ana Sayfa|   www.fencebilim.com   İşi, sonu taçlandırır. (Lesage)    
 
Kalemimden Dökülenler!
Anlayış
İnsan anlaşılmak ister. Hatta anlaşılamamaktan dert yanar çoğu kez. Çok söylenen bir söz vardır. İnsanın bir görünen yüzü, bir de görünmeyen yüzü vardır diye. Buna maske takıp gezmekte denilmektedir. Benim de herkes gibi insanlarda gözlemlediğim örnekler bulunmaktadır. Mesela tanıdığım bir öğretmen vardı. Ve oğlu öğrencimdi. Oğlu öğrencim oluncaya kadar ki süreçte öğretmen gözümde beyefendi, güler yüzlü, saygılı bir modeldi. Oğlunu tanıdıkça ve oğlu beni tanıyıp açıldıkça işin vahametinin çok büyük olduğunu gördüm.
 
 

 

 
Aile içerisinde birçok noktadan hiç normal olmayan durumların farkına vardım. Hele öğrencim babasının bir dayak atmasını anlattı ki içim sızladı. Korkudan banyoya kilitlemişti lise çağındaki öğrencim kendisini. Ve her zaman söylediğim bir şeyi tekrar etme ihtiyacı hissettim. Dışarıda herkese iyi, saygılı, beyefendi ve çok kibar geçinen insanlar, eve gelince vahşileşiyorlardı. Aslında bu durumun sebebi, kendilerindeki eksiklik veya yetersizlikten kaynaklanmaktaydı. Güçlü insan zayıflara saldırmaz, aksine korur. Bu tip insanlar dışarıdakilere karşı korkak ve yetersizdirler. Hatta evde “Ali kıran baş kesen” iken dışarıda biri höt dediğinde hemen sinen tiplerdir. Evdekilere gücü yettiği için ve evdekiler çoğu zaman seslerini çıkartamayıp içlerine attıkları için bu zülüm sürüp gider. Böylece dışarıdakilerin intikamı evde alınmış olur genellikle.

Hadi biraz mantık yürütelim. Dışarıdakiler mi yoksa evdekiler mi önemli? Kimler vazgeçilmez? Buna benzer tüm soruların tek ve kesin cevabı evdekiler olacaktır. O zaman saygı, sevgi, anlayış gibi davranışlar öncelikle kimlere gösterilmelidir?  Elbette evdekilere gösterilmelidir. Zinhar çok ciddi yanılgı içindedir böyleleri.

Etrafımdaki bazı insanları mihenk taşına vuruyor ve içimden diyorum ki bu insanlara gereğinden fazla değer veriliyor. Elle tutulacak tarafları olmayan bu insanlara hak etmedikleri değerin verilmesini hep yadırgamışımdır. Ve bunun tam tersi ve işin acı tarafı kıymetli, değerli insanların göz ardı edilmesidir. Aile içinde de bu durum çoğunlukla gözlenir. Bazı insanlara bakarsın ve dersin ki bu kişinin ne özelliği var ki, bu kadar el üstünde tutulur. Sanki ellerinde bir tılsım vardır ve eşinin gözünü büyülemişlerdir. Hatta insanlar bazen içinden acır aralarındaki uçurumu gördükçe. Diğer tarafta ise tüm fedakârlıklara, yıpranmaya rağmen yok sayılan, olsa da olur olmasa da olur tarzda incitici davranışlara katlanmak zorunda kalan değerler bulunmaktadır. Bir türlü anlayamaz kadir ve kıymetin neden kendisine verilmediğini. anlayamaz….. Çöküntü yaşar!

“Kadir kıymet bilen yok.” sözünü çoğu kez mırıldanılır. Bu durumu sıkça yaşayan insanlar nankörlük kavramı üzerinde çok dururlar. “Tırnağın varsa başını kaşı.”, “Kendinden başka kimseden fayda yok .” gibi sözler çok kullanılır.  Yaşadıklarından dolayı yerden göğe kadar haklıdırlar. Fakat hiç karşılıksız yardım eden milyonlarca insan vardır. İnsanı anlamak zordur. Aslında mutlu olmamak için hiçbir sebep yoktur. Sanki çoğunluk elbirliği etmişçesine hayatı zehir etmeye çalışmaktadır. Neden hayatı olumlu akışına bırakmayız ki? Evimize, elimize kadar gelen rahatı teperiz ve sonra avazımız çıktığı kadar bağırırız. Sonra kendimizi acındırırız.

İnsanları anlamak zordur.
Ve insanların çoğu anlaşılma acısı çeker.

 

Hidayet TERECİ - www.fencebilim.com