İnsan
anlaşılmak ister. Hatta anlaşılamamaktan dert yanar çoğu kez.
Çok söylenen bir söz vardır. İnsanın bir görünen yüzü, bir de
görünmeyen yüzü vardır diye. Buna maske takıp gezmekte
denilmektedir. Benim de herkes gibi insanlarda gözlemlediğim
örnekler bulunmaktadır. Mesela tanıdığım bir öğretmen vardı. Ve
oğlu öğrencimdi. Oğlu öğrencim oluncaya kadar ki süreçte
öğretmen gözümde beyefendi, güler yüzlü, saygılı bir modeldi.
Oğlunu tanıdıkça ve oğlu beni tanıyıp açıldıkça işin vahametinin
çok büyük olduğunu gördüm.
|
Aile
içerisinde birçok noktadan hiç normal olmayan durumların farkına
vardım. Hele öğrencim babasının bir dayak atmasını anlattı ki
içim sızladı. Korkudan banyoya kilitlemişti lise çağındaki
öğrencim kendisini. Ve her zaman söylediğim bir şeyi tekrar etme
ihtiyacı hissettim. Dışarıda herkese iyi, saygılı, beyefendi ve
çok kibar geçinen insanlar, eve gelince vahşileşiyorlardı.
Aslında bu durumun sebebi, kendilerindeki eksiklik veya
yetersizlikten kaynaklanmaktaydı. Güçlü insan zayıflara
saldırmaz, aksine korur. Bu tip insanlar dışarıdakilere karşı
korkak ve yetersizdirler. Hatta evde “Ali kıran baş kesen”
iken dışarıda biri höt dediğinde hemen sinen tiplerdir. Evdekilere gücü
yettiği için ve evdekiler çoğu zaman seslerini çıkartamayıp
içlerine attıkları için bu zülüm sürüp gider. Böylece
dışarıdakilerin intikamı evde alınmış olur genellikle.
Hadi biraz mantık yürütelim. Dışarıdakiler mi yoksa evdekiler mi
önemli? Kimler vazgeçilmez? Buna benzer tüm soruların tek ve
kesin cevabı evdekiler olacaktır. O zaman saygı, sevgi, anlayış
gibi davranışlar öncelikle kimlere gösterilmelidir? Elbette
evdekilere gösterilmelidir. Zinhar çok ciddi yanılgı içindedir
böyleleri.
Etrafımdaki bazı insanları mihenk taşına vuruyor ve içimden
diyorum ki bu insanlara gereğinden fazla değer veriliyor. Elle
tutulacak tarafları olmayan bu insanlara hak etmedikleri değerin
verilmesini hep yadırgamışımdır. Ve bunun tam tersi ve işin acı
tarafı kıymetli, değerli insanların göz ardı edilmesidir. Aile
içinde de bu durum çoğunlukla gözlenir. Bazı insanlara bakarsın
ve dersin ki bu kişinin ne özelliği var ki, bu kadar el üstünde
tutulur. Sanki ellerinde bir tılsım vardır ve eşinin gözünü
büyülemişlerdir. Hatta insanlar bazen içinden acır aralarındaki
uçurumu gördükçe. Diğer tarafta ise tüm fedakârlıklara,
yıpranmaya rağmen yok sayılan, olsa da olur olmasa da olur
tarzda incitici davranışlara katlanmak zorunda kalan değerler
bulunmaktadır. Bir türlü anlayamaz kadir ve kıymetin neden
kendisine verilmediğini. anlayamaz….. Çöküntü yaşar!
“Kadir kıymet bilen yok.” sözünü çoğu kez mırıldanılır. Bu durumu
sıkça yaşayan insanlar nankörlük kavramı üzerinde çok dururlar.
“Tırnağın varsa başını kaşı.”, “Kendinden başka kimseden fayda
yok .” gibi sözler çok kullanılır. Yaşadıklarından dolayı
yerden göğe kadar haklıdırlar. Fakat hiç karşılıksız yardım eden
milyonlarca insan vardır. İnsanı anlamak zordur. Aslında mutlu
olmamak için hiçbir sebep yoktur. Sanki çoğunluk elbirliği
etmişçesine hayatı zehir etmeye çalışmaktadır. Neden hayatı
olumlu
akışına bırakmayız ki? Evimize, elimize kadar gelen rahatı
teperiz ve sonra avazımız çıktığı kadar bağırırız. Sonra
kendimizi acındırırız.
İnsanları anlamak zordur.
Ve insanların çoğu anlaşılma acısı
çeker.
|